IEA Başkanı Birol, temiz enerji teknolojilerindeki hızlı büyüme nedeniyle artan rekabet ortamında pozisyon almak isteyen ülkelerin ticari tedbirlere başvuracağını, 2025’in “dünya ticaret savaşlarının başladığı yıl” olmasından kaygı duyduğunu söyledi.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneğinin (TÜSİAD) düzenlediği “Enerji, Sanayi ve Ticaret Üçgeninde Dünya ve Türkiye için Değerlendirmeler” başlıklı etkinlikte, küresel enerji piyasalarındaki gelişmeler ile bunun sanayi ve ticarete etkilerini değerlendirdi.
Petrol piyasalarına ilişkin gelecek dönem öngörülerine değinen Birol, “Çok büyük bir jeopolitik gelişme olmazsa, gelecek 1-2 yılda petrol piyasalarında rahat bir döneme gireceğimizi düşünüyoruz.” ifadesini kullandı.
Birol, petrol arzındaki artışın talepten daha fazla olması nedeniyle petrol fiyatlarının 2025’te aşağı yönlü baskılanacağını kaydederek, “Bu da Türkiye gibi, petrol ithalatının ekonomisinde son derece önemli rol oynayan ülkeler için önemli bir haber.” dedi.
Doğal gaz piyasalarında da Katar ve ABD’deki sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) projelerinin tamamlanmasıyla güçlü bir arzın beklendiğini vurgulayan Birol, “Son 40 yılda inşa edilenin yüzde 50’si 3 yıl içinde piyasalara gelecek. 150 milyar metreküp. Şimdiye kadar satıcıların olan pazar, alıcıların pazarına dönüşecek ve doğal gaz fiyatlarında aşağıya doğru baskı olacak.” diye konuştu.
Yeni bir yatırım alanı olarak temiz enerji teknolojileri
Birol, elektrik çağına dikkati çekerek, “Son 10 yılda elektrik talebi, enerji talebinden 2 kat daha fazla büyüdü. Gelecek 10 yılda ise elektrik talebinin enerji talebinden 6 kat daha fazla büyüyeceğini öngörüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Temiz enerji teknolojilerindeki hızlı büyümeye de işaret eden Birol, “Dünya genelinde inşa edilen elektrik santrallerinin yaklaşık yüzde 85’i yenilenebilir enerji, yüzde 5’e yakını nükleer, geri kalan yüzde 10 ise kömür ve doğal gaz.” bilgisini paylaştı.
Birol, dünyada satılan 5 araçtan birinin elektrikli olduğunu aktararak, “Çin’de şu anda satılan araçların yüzde 60’ı elektrikli. Çin’deki elektrikli araçların imalat fiyatı, içten yanmalıların maliyetine denk gelmeye başladı.” şeklinde konuştu.
Batarya teknolojilerinde de “muazzam” bir gelişmenin yaşandığını ifade eden Birol, maliyetlerin hızla düştüğünü söyledi.
Birol, birçok ülkenin nükleer enerjiye geri döndüğünü, bunun da büyük ölçekli santrallerin inşası, mevcut santrallerin işletme ömrünün uzatılması ve küçük modüler reaktörler projesi şeklinde olduğunu dile getirdi.
Temiz enerjinin yeni bir yatırım alanı olduğunu kaydeden Birol, şöyle devam etti:
“2015’te enerji sektörünün toplam bütçesi dünyada 2 trilyon dolardı. Bunun 1 trilyonu fosil yakıtlara, 1 trilyonu da temiz enerjiye gidiyordu. Bugün ise enerji sektörünün dünyada toplam bütçesi 3 trilyon dolar. Fosil yakıtlara giden yine 1 trilyon dolar ancak temiz enerjiye giden 2 trilyon dolar. Temiz enerji yatırımlarındaki büyümenin esas nedeni iklim değişikliğiyle mücadele değil ekonomik gerekçeler. Bu 2 trilyon dolarlık temiz enerji yatırımının yüzde 85’i gelişmiş ülkeler ve Çin’de. Yüzde 15’i dünya nüfusunun 3’te 2’sinin yaşadığı gelişmekte olan ülkelerde. Bu da önemli bir sorun.”
Sanayi sektöründeki temiz enerji dönüşümü
Temiz enerji teknolojilerinin sanayiye etkisine de değinen Birol, “Şu anda sanayi sektörünün içinde olduğu dönüşümü internet devriminden sonraki teknolojik dönüşüme benzetiyorum. Bunun ciddi ve ülkeler arasındaki rekabeti keskinleştirecek bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu teknolojilerin yüzde 70’i Çin’de, yüzde 30’u ise diğer ülkelerde üretiliyor. ABD de rekabet edebilir hale gelebilmek için kısa bir süre önce Inflation Reduction Act kanununu çıkardı. Hindistan önemli teşvikler vererek ilerliyor. Avrupa Birliği de (AB) ABD’deki yasaya benzer yeni bir uygulamayla oyuna dahil olacak.” bilgilerini paylaştı.
Birol, AB ülkelerinin rekabet güçlerini arttırmak için yeni bir “sanayi master planı” geliştireceklerini, “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” uygulamasıyla da ticari bariyerler konusunda önemli adımlar atacaklarını söyledi.
Söz konusu sınırda karbon vergisi uygulamasının 2026 itibarıyla gündeme geleceğini anımsatan Birol, bu uygulamanın Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiğini belirtti.
Sınırda karbon vergisinin sadece AB’ye gelecek malları ilgilendirmediğini, AB’deki şirketlerin Avrupa dışına çıkması konusunda da caydırıcı olacağını anlatan Birol, “Bu düzenlemede Türkiye’yi de etkileyecek önemli sektörler var. AB’li yetkililerle konuştuğumuz zaman hala metodoloji konusunda tam bir açıklık yok. Bu fena bir şey değil. Eğer zamanında, bilgilerle donatılmış bir şekilde müzakerelere başlarsak AB, ticaret partnerlerine bazı esneklikler getirebilir.” diye konuştu.
Birol, enerji dünyasındaki önemli değişikliklere ilişkin de “Petrol ve doğal gaz fiyatlarının makul seviyelerde düşecek olması bizim gibi ülkelere, AB’ye, Hindistan’a nefes alma imkanı sağlayacak ve enflasyonda da aşağı yönlü baskı yapacaktır.” dedi.
Sanayi sektöründeki dönüşüme ilişkin de konuşan Birol, “Dönüşümü görmeyen, eski teknolojilerle kalmaya ve rekabet gücünü hızlı bir şekilde yitirmeye mahkum. Ülkeler, yarının sanayi sektöründe ve rekabette ciddi bir pozisyon almak için birçok ticaret tedbirlerine başvuracaklar. Bunlar hayatın parçası olacak. Önümüzdeki yıllarda enerji, sanayi ve ticaret politikalarının son derece uyumlu ve eşgüdümlü gitmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Birol, tüm bunlar dikkate alındığında kaygı duyduğu önemli bir konuya ilişkin ise “2025 yılı dünya ticaret savaşlarının başladığı yıl olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.